Prenses Erkek – Sirk Aslanı 13 Ekim 2025, 08:25

Son zamanlarda herkesin dilinde bir “prenses erkek” lafı var. Bilimi, teknolojiyi, eğitim araç gereçlerini sürekli takip eden eğitimcilerin, sosyolojik kavram ve dönüşümleri de takip etmesi ve bu konulara kafa yorması gerektiğini biliyorum. Hal böyleyken bizler de, bu konuda rahat davranan, bildiğini okuyan ailelere bilmeden destek mi oluyoruz? Dahası, sübliminal filmler ve genetiği değiştirilmiş gıdalarla nesilleri değiştirmeye, dönüştürmeye çalışan sinsi düşmana farkında olmadan destek mi veriyoruz?
“Bizimle ne alakası var? Biz nasıl böyle bir kötülüğe katkıda bulunalım?” diyenleri duyar gibiyim.
Elbette bilerek ve isteyerek hiçbir eğitimci ya da aile, çocukların fıtratının değiştirilmesi için çabalamaz veya buna destek olmaz.
Ancak öyleyse gözlerimizin önünde değişen, özellikle hanımefendilerin artık öfkeyle dile getirdikleri bu “prenses erkekler” kimler?
Abartıdan mı ibaret, bilinçli olarak gözümüze sokulan küçük bir azınlık mı bunlar?
Ümit ediyorum ki çok küçük bir grupturlar. Ancak şairin dediği gibi, “Ne olduysa hep bize azar azar oldu” dememek için durumu anlamak ve tedbir almak zorundayız.
Bakımlı olmakla makyaj yapmak arasında, şık giyinmekle dekolte giyinmek arasında, duygusal olmakla aşırı kırılgan olmak arasında fark yok mu?
Yaradılış özelliği sağlam, savaşçı, korumacı, toplayıcı ve geçinmeci olan erkeklerin bir kısmı nasıl oldu da çıtkırıldım, ağlak ve geçimsiz hale geldi?
Ormanın kralı sayılan aslanı, şiddet uygulayarak ve aç bırakarak getirip sirke koyup maymunla aynı özellikleri göstermesini, soytarılık etmesini sağlamak nasıl ona yapılan en büyük zulümse; bir çocuğun yaratılış özelliklerini değiştirmek, dönüştürmek de o çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Sirklerde aslanları sözde “terbiye eden”, yani onları sirk maymununa çeviren insanlar garip bir şekilde bazen kırbaç yerine küçük bir tabure veya sandalye kullanırlar.
Peki, basit bir tabure nasıl olur da aslanı yönetir, biliyor musunuz?
Aslan aynı anda taburenin dört ayağına odaklanmaya çalışır. Dört ayak, odaklanmasını böler ve kafasını karıştırır; bu nedenle de donup kalır.
Bir tür illüzyon, bir tür kandırmacadır bu aslan için.
Tıpkı günümüzde bizlere oynanan illüzyonlar gibi…
Maalesef benim gördüğüm; özellikle aileler “Aman canım, ne olacak ki? Kim neden bizim çocuğumuzu dönüştürsün ki?” dediği sürece işler daha da zorlaşacak.
Çok basit bir şekilde internette “sübliminal çizgi filmler” gibi başlıklarla arama yaptıklarında görebilecekleri gerçeklere dahi inanmayan veya önlem almayan ebeveynlerle maalesef işler daha da zorlaşacaktır.
Peki biz eğitimciler işin neresindeyiz?
Bizler ne yapıyoruz, ne yapmalıyız?
Öncelikle yılmadan, usanmadan doğru bildiklerimizi anlatmaya devam etmeliyiz.
Koskoca gerçekler varken çeşitli kaygılarla bilimden, ilimden uzaklaşıp sosyal medya ebeveynlerinin ağzına bakmayacağız.
Doğrusunu bildiğimiz işten şaşmamalıyız.
Örneğin, son zamanlarda öğretmenlik sanki sadece kadınlara yönelik bir meslekmiş gibi algı dayatılmaya çalışılıyor.
Bu hataya düşmeyeceğiz.
Zaten erkek rol modellerin azaldığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle çocuklarımız “prenses erkek” denilen modele evrilmeye daha yatkın hale geliyorlar.
Düşünün, bazı okulların müdürü dahil tüm kadroları sadece kadınlardan oluşuyor.
Sınıflarda erkek öğrenci sayısı azalıyor.
Erkek öğretmen veya okul içinde rol model olabilecek erkek birey sayısı azalıyor.
Üstüne çocuklar kendi evlerinde de daha çok anneleriyle vakit geçiriyor, babalarla daha az zaman geçirince adeta illüzyonistlerin ekmeğine yağ sürülüyor.
Bu nedenle ne yapıp edip okullarımızda erkek bireylerin sayısını artırmalıyız.
Hiç olmazsa branş öğretmenlerini erkek öğretmenlerden seçmeye çalışmalıyız.
Dahası, kapıdaki güvenlik görevlisinden servis şoförüne kadar erkek personeli teşvik etmeliyiz.
Yöneticiler olarak çocuklarla daha çok zaman geçirip gerekirse zaman zaman idareciliği bir kenara bırakıp derslere girmeliyiz.
Bu konuda söylenecek ve yapılacak çok şey var.
Umarım bu düşünceler bir kıvılcım olur ve bu konuya dikkat çekerek üzerimize düşenleri daha detaylı şekilde yapmaya başlarız.
Son olarak, konuyu daha fazla uzatmadan…
Bazı arkadaşlarımızla bu konuyu tartıştığımızda “Ama aileler de haklı, bu devirde kime güveneceğimizi bilmiyoruz” diyorlar.
Evet, bu da çok detaylı ve burada kelimelerle anlatılamayacak kadar uzun bir konu.
Fakat eğer güven konusuna girecek olursak, maalesef bugün gazetelerde, haberlerde gördüğümüz her olayı korkularımıza birer örnek kabul edersek, çocuklarımızı en yakın akrabalarımızdan hatta anne babalarından bile sakınmamız gerekir paranoyasına kapılırız.
Kötü örnekler gittikçe artsa da, ailelere düşen görev güvenilir ortamları ve güvenilir kişileri bulmaktır.
Kötülüğün ne cinsiyeti ne de mesafesi vardır; her yönüyle düşündürücüdür.
Hep beraber daha güzel yarınlar için istişare etmekten, birbirimize destek olmaktan başka çaremiz yok.
Sevgi ve saygıyla, bu işin üstesinden gelmek dileğiyle…
RIDVAN AKLAN - EĞİTİM YÖNETİCİSİ & YAZAR
DIĞER HABERLER
-
Prenses Erkek – Sirk Aslanı
13 Ekim 2025, 08:25 -
Lise Eğitiminde Yeni Model Arayışı: 3+1 veya 2+2 Sistemi Üzerine Bir Değerlendirme
12 Ekim 2025, 06:59 -
Söz Vermede 2HG Formülü - Bu yazı kimyanızı değiştirecek.
11 Ekim 2025, 10:25 -
Yapay Zeka Çağında Z Kuşağı Çocuğun Mu Var, Derdin Var!
11 Ekim 2025, 09:20 -
Biz Büyüdük ve Kirlendi Dünya
09 Ekim 2025, 07:36 -
Dijital Çağda Kitap Okuma Oranları Neden Düştü?
08 Ekim 2025, 20:22 -
Merhumu Nasıl Bilirdik
08 Ekim 2025, 08:40 -
Erken Yaşta Karakter Eğitimi: Ağaç Yaşken Eğilir
08 Ekim 2025, 08:25 -
Dualist
07 Ekim 2025, 07:45 -
Eğitim neden zam şampiyonu? Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği yanıtladı
06 Ekim 2025, 11:56