Özel Okulların Vitrin Yarışı 18 Ağustos 2025, 05:17

Özel okulların çoğalması, ilk bakışta eğitimde kaliteyi yükseltecek bir gelişme gibi görünebilir. Ne var ki, sahadaki tablo bunun tam tersini söylüyor. Bugün birçok özel okul, eğitimi geliştirmek için işbirliği yapmak yerine, acımasız bir rekabetin girdabına sürüklenmiş durumda.
Bu rekabetin dili, çoğu zaman kıskançlık, hasetlik ve birbirinin aleyhinde konuşmalarla şekilleniyor. Aynı şehirde, aynı öğrenciler için hizmet veren kurumlar, birbirine destek olan paydaşlar değil; düşman cepheler gibi davranıyor. Böyle olunca da asıl amaç, yani çocukların daha iyi bir eğitim alması, ikinci plana düşüyor.
Taklitçilik ve Vitrinlik Faaliyetler
Bugün birçok özel okulun gündemini sosyal medya paylaşımları belirliyor. Bir okul “yapay zekâ atölyesi” açıyorsa, diğerleri de aynı başlıkla program duyuruyor. Bir kurum “öğrenci koçluğu” başlatıyorsa, benzer isimlerle projeler çoğalıyor. Ancak bu çalışmaların gerçekten öğrencinin veya öğretmenin ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı sorgulanmıyor. Eğitim faaliyetleri, ihtiyaç temelli olmaktan çıkıp, vitrin temelli hale geliyor.
Yanıltıcı Başarı Hikâyeleri
Rekabetin belki de en tehlikeli boyutu, kamuoyuna sunulan yanıltıcı başarı tabloları. Türkiye’nin farklı illerinde şubeleri bulunan bir okul, sadece bir şubesinde LGS şampiyonu çıkardığında, bunu tüm kurumlarının başarısıymış gibi lanse edebiliyor. Basit bir proje yarışmasındaki derece, uluslararası çapta büyük bir zafer gibi sunulabiliyor. Yıllar önce kazanılmış ödüller hâlâ güncelmiş gibi paylaşılıyor. Tesadüfen başarılı olan tek bir öğrencinin başarısı, tüm öğrenciler için geçerliymiş gibi abartılıyor.
Bu tablo, hem velileri hem toplumu yanıltıyor. Eğitimde gerçek kalite, parlak pazarlama söylemlerinin gölgesinde kayboluyor. Üstelik bu konuda ciddi bir denetim mekanizmasının bulunmaması, doğru ile yanlışı ayırt etmeyi daha da güçleştiriyor.
Otuz yıllık bir eğitimci olarak beni en çok üzen şey, öğrencilerin bu vitrin yarışında araçsallaştırılmasıdır. Çocukların başarıları birer eğitim göstergesi olmaktan çıkıp, reklam panolarının süsü haline getiriliyor. Oysa biz eğitimciler, her öğrencinin kendi yolculuğunu, kendi hızında ilerlemesini kutsal bilmeliyiz. Ne yazık ki kimi kurumlar, tek bir öğrencinin bireysel başarısını tüm okulun hanesine yazıyor, hatta o çocuğun emeğini bile gölgeleyerek sadece kendi markalarının başarısı olarak sunuyorlar. Bu da çocukta ‘ben değil, okulum kazandı’ duygusunu oluşturuyor. Eğitim, çocuğun öz değerini zedeleyen bir vitrin yarışı değil; insanı büyüten bir yolculuktur.
Dünyadan İyi Örnekler
Oysa eğitimde işbirliğinin örnekleri dünyanın birçok ülkesinde mevcut.
- Finlandiya: Finlandiya’da özel okul yok denecek kadar az. Eğitim tamamen devletin sorumluluğunda ve her okulun kalitesi eşit düzeyde tutuluyor. Bu nedenle okullar arasında rekabet değil, işbirliği kültürü gelişmiş durumda. Öğretmenler, farklı bölgelerden meslektaşlarıyla sürekli deneyim paylaşımında bulunuyor. Bu yaklaşım, “birbirini geçme” yerine “birlikte yükselme” anlayışını besliyor.
- Kanada: Özel okullar, dernekler ve birlikler çatısı altında düzenli olarak ortak atölyeler, konferanslar ve öğretmen eğitimleri düzenliyor. Ayrıca velilere şeffaf raporlar sunuyorlar. Bu raporlar, başarıyı abartısız, ölçülebilir ve karşılaştırılabilir verilerle açıklıyor.
- Singapur: Burada devlet denetimi çok güçlü. Okulların başarı iddiaları, resmi kurumlar tarafından doğrulanmadan kamuoyuna sunulamıyor. Bu nedenle pazarlama dili abartıya değil, doğrulanabilir gerçeklere dayanıyor.
- İngiltere: “Independent Schools Council” (Bağımsız Okullar Konseyi), özel okulların ortak kalite standartlarını belirliyor. Aynı zamanda kamuoyuna güvenilir raporlar sunarak velilerin doğru bilgiye ulaşmasını sağlıyor. Bu şeffaflık, rekabeti sağlıklı bir zeminde tutuyor.
Türkiye’den Umut Veren Küçük Adımlar
Elbette ülkemizde de olumlu girişimler yok değil. Son yıllarda bazı şehirlerde özel okullar ya da devlet okulları bir araya gelerek ortak öğretmen çalıştayları düzenlediğine tanık oluyoruz. Mesela farklı kurumlarda görev yapan fen ve matematik öğretmenleri, aynı salonda buluşup deneyimlerini paylaşabiliyor. Yine bazı bölgesel platformlarda ve eğitim derneklerinde, özel okullar ortak seminerler düzenleyerek öğretmenlerinin gelişimine katkı sunuyor. Henüz yaygın olmasa da bu tür işbirliği girişimleri, doğru yönde atılmış değerli adımlardır.
Çözüm: İşbirliği ve Şeffaflık
Türkiye’de özel okulların önündeki en büyük sınav, birbirini geçmek değil; birlikte eğitim kalitesini yükseltmek olmalı. Bunun için üç adım şart görünüyor:
- Ortak platformlar kurulmalı: Özel okullar, öğretmen gelişimi ve eğitim içerikleri için işbirliği yapmalı.
- Şeffaf başarı raporları hazırlanmalı: Okulların başarı verileri, bağımsız kurumlar tarafından denetlenmeli ve kamuoyuna açık şekilde sunulmalı.
- Sosyal medya vitrininden çıkılmalı: Eğitim faaliyetlerinin odağı, paylaşımlardan çok öğrenciye sağlanan gerçek katkı olmalı.
Unutmayalım ki, çocuklarımızın geleceği sahte vitrinlerle değil, gerçek emekle şekillenecek. Asıl kazanan, rekabetin değil; işbirliğinin ve dürüstlüğün hâkim olduğu bir eğitim ortamında yetişen öğrencilerimiz olacaktır.
Adem Keven - Eğitimci Yazar
DIĞER HABERLER
-
Özel Okulların Vitrin Yarışı
18 Ağustos 2025, 05:17 -
Sosyal ve Beşeri B(ilim)lerin Önemi
17 Ağustos 2025, 15:20 -
Yaz tatilinin sonunda öğrencilere tavsiyeler
16 Ağustos 2025, 16:56 -
Bunaltı
16 Ağustos 2025, 07:25 -
İlk İnsanlar Vahşi Miydi?
15 Ağustos 2025, 06:53 -
Bir Öğrenme Mekanizması Olarak TAKLİD
14 Ağustos 2025, 08:39 -
Vicdanınıza Kayyum mu Atandı?
14 Ağustos 2025, 08:18 -
Hangi Kitapları Okuyalım
13 Ağustos 2025, 09:08 -
GİBİ Serisi 2 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler
12 Ağustos 2025, 09:46 -
İçim Kayıp Mezarlıklar Ülkesi
11 Ağustos 2025, 09:10