Okyanus, su bardağına sığdırılabilir mi? 30 Haziran 2025, 21:50

Birçok anne baba, çocukları konusunda yüksek beklentilere sahiptir. Çocuk, okul çağına gelince bu beklenti zirve yapar. Ebeveynin hayalinde, olmasını istediği bir çocuk modeli vardır. Bu model ya gerçekleştiremediği kendi hayali, ya da bilinen, ünlü ve sevilen başarılı bir modeldir. Kendi hayali ya da aklındaki model ile kendi çocuğu arasında benzerlik, paralellik var mı, yok mu; genellikle bu düşünce hatıra bile getirilmez.
Bu noktada aile, ürün olarak portakal almak isteyen ama elinde elma fidanı olan çiftçi gibidir.
Oysa her çocuğun -parmak izinde olduğu gibi- kendine özgü özellikleri vardır. Ailelerin büyük bir kısmı, bu özelliklerin farkında olmadan çocuk yetiştirmenin bir kuralı olduğunu zannederler. Oysa böyle bir kural yoktur; çünkü her çocuk farklıdır ve her çocuğun kendine has özellikleri vardır.
Kaynayan bir su düşünelim; Bu suyun içine bir yumurta ve havuç attığımızda kaynayan su yumurtayı sertleştirir, havucu ise yumuşatır. Eğer çocuk yetiştirme kitabında suyu kaynatma gibi bir kural olsa, ilkin çocuğumuzun havuç mu yoksa yumurta mı olduğunu bilmemiz gerekir. Bu nedenle şunu rahatlıkla söyleyebilmeliyiz ki, sabit kurallardan yola çıkarak çocuk yetiştirmek gibi bir düşüncemiz olmamalı.
Annelerin arkadaş toplantılarında genelde şuna benzer bir konuşma geçer;
- “Böyle bir sorunla karşılaştığımda ben bizim çocuğa şöyle şöyle yaptım, çok etkili oldu Banucuğum. İstersen sen de dene!”
İnanılmaz ama pasta tarifi gibi bir öneri bu!..
Kaldı ki pastada bile, tarifle birebir tutturulamıyor. Aynı yumurta ikizleri bile tıpatıp birbirine benzemiyor. Acaba o çocuk, kendi çocuğuyla aynı karakterde mi? Önerilen uygulama ya umulmadık bir biçimde olumsuz bir etki yaparsa ne olacak? Kurabiye değil ki bu, tutmadı ise kuşlara atalım ve tekrar yapmayı deneyelim!
Doğumundan itibaren çocuğun gelişim ve eğitimine ebeveyn dışında bir başkasının müdahale etmesi ihtimali bulunmadığını kabul edersek, 5 yaşına kadar ilmik ilmik dokunan kumaşın kalitesi tamamen ebeveyne ait. Her hareket, 5 yıl boyunca adeta çocuk tarafından kamera kaydına alınıyor. “Play” tuşuna basıldığında görüp de hoşa gitmeyen her şeyin hesabı öncelikli olarak yine ebeveyne ait. Ya, ayakaltında dolaşmasın da varsın oyalansın diye TV karşısına oturtulan veya eline tablet verilen çocuğun buradan kaptıklarını da ilave edersek...?
Bütün bunların farkına varmadan “Bu çocuk, iyi huylarını benden, kötü huylarını sokaktan almış canım!” kolaycılığına kaçmamız kendimizi kandırmak olmaz mı?
Önceliğimiz, çocuğumuzun özelliklerini, ilgisini ve meraklarını, yeteneklerini, kapasitesini bilmek ve çocuğumuzu en iyi şekilde tanımak olmalı. Esas olan potansiyeli performansa çevirmek, cevheri işleyip mücevher yapmak değil mi? Öyleyse önce potansiyeli görmemiz, cevheri fark etmemiz gerekmez mi?
Zira “su bardağını okyanusa da daldırsak, hacmi kadar su alır ancak”, gerçeğini kavrayamazsak çocuğun kapasitesi, potansiyeli ile uyuşmayan beklentilerimiz, hem bizi hem de gelişme çağında olan çocuğumuzu yıpratacaktır.
AZMİ AKSOY - EĞİTİM YÖNETİCİSİ
DIĞER HABERLER
-
Yaz tatilinin sonunda öğrencilere tavsiyeler
16 Ağustos 2025, 16:56 -
Bunaltı
16 Ağustos 2025, 07:25 -
İlk İnsanlar Vahşi Miydi?
15 Ağustos 2025, 06:53 -
Bir Öğrenme Mekanizması Olarak TAKLİD
14 Ağustos 2025, 08:39 -
Vicdanınıza Kayyum mu Atandı?
14 Ağustos 2025, 08:18 -
Hangi Kitapları Okuyalım
13 Ağustos 2025, 09:08 -
GİBİ Serisi 2 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler
12 Ağustos 2025, 09:46 -
İçim Kayıp Mezarlıklar Ülkesi
11 Ağustos 2025, 09:10 -
İstanbul Gazze için yürüdü
10 Ağustos 2025, 09:33 -
Tok Karnına “Bizden” Olmak!
10 Ağustos 2025, 09:20