Hız Çağında Gençliği Yeniden Diriltmek 19 Kasım 2025, 09:00
Kökleri ebede, dalları ezele uzanan ilim ve irfan nurunun geçmişimizi aydınlattığı gibi geleceğimize de sönmez bir ışık olması için milletçe tek bir hedefimiz, tek bir gayemiz vardır: Nesillerimizin akıllarını bilgiyle, gönüllerini değerlerle yoğurup onları çağın gereklerine göre tasarımlanan bir eğitimle yetiştirmek.
Milyonlarca insanın en derin hissiyatını, emeğini ve derdini ifade eden bu salih düşüncenin bugünün dünyasında bir karşılık bulabilmesi için; en temelden başlayıp eksiklerimizi tespit, yanlışlarımızı tamir ederek dünden daha ileri gitmek zorundayız. Bu yüzden, tüm odağımızı çocuklarımıza- özümüze- çevireceğiz.
O zaman evvela öze dönelim:
Bir ülkenin geleceği, sınıfların sessizliğinde değil; o sınıfların içinde kıvılcımlanan merakın gücünde saklıdır. Fakat bugün öğrencilerimizin çoğu, merakın sesini duyamayacak kadar gürültülü bir çağda yaşıyor. “Zamanı yönetemeyen, kendini yönetemez” derler; bizde çocuklar zamanı değil, zaman çocukları yönetiyor. Dakikalar sosyal medyanın parlak ekranlarında eriyor; dikkat, tıpkı bir mum gibi, daha gün doğmadan sönmeye yüz tutuyor. Bilginin değeri artarken dikkatin kıymeti azalıyor. Bu çağın asıl kıtlığı, bilgi değil odaktır. İsteksizlik ise bu dikkat kaybının gölgesinde büyüyor; Mevlânâ’nın “Dünle beraber gitti cancağzım, bugün yeni şeyler söylemek lâzım” sözü, aslında öğrencinin yeniden dirilmesi gereken merakını fısıldıyor. Çünkü “Merakın solduğu yerde öğrenme isteği de küser.”
Sosyal medya, bir ekrandan çok daha fazlası; öğrencinin zihnine kesintisiz akan bir nehir gibi düşünceleri taşıyor fakat aynı hızla savuruyor da. Gençler, akıllarında birikenlerle değil, akıllarından kayanlarla yaşıyor. “Dikkatin bittiği yerde başarı susar” ve şu an başarıyı susturan en gür ses, sonsuz kaydırmanın uyuşturan ritmi. Hayatı seyrediyorlar, yaşamıyorlar; çalışmayı erteliyorlar, hedefi erteliyorlar, kendilerini erteliyorlar. Bu erteleniş hâli, öğrencinin hevesini solduran görünmez bir sis gibi tüm sınıflara yayılıyor. Yunus Emre’nin “Gönül neyi severse, dünya ona güzeldir” sözü ise bize şunu hatırlatıyor: Öğrenci gönlüne hitap edilmezse ders, sadece bir yük olur.
Aile ise çoğu zaman farkında olmadan bu büyük eksikliklerin ortağına dönüşüyor. Kimi aile, beklentiyi baskıya; kimi aile ilgiyi kontrolsüz serbestliğe dönüştürüyor. Oysa çocuğun yetişmesi bir terazidir: Taraflardan biri ağır basarsa denge bozulur. “Aşırılığın olduğu yerde gelişim değil, gerilim büyür.” Bugün öğrencilerin yaşadığı gerilim, çoğu zaman ilgisizlik ile aşırı kontrol arasında sıkışıp kalmalarından kaynaklanıyor. Hacı Bektaş Veli’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözü, aslında bu dengeyi en sade hâliyle anlatır; çocuk gelişimi parçalanmış bir iklimde değil, bütünleşmiş bir aile havasında nefes alır.
Zaman yönetimi, çalışma disiplini, sorumluluk alma kültürü… Bunlar doğuştan gelen yetenekler değil; ailede ve okulda yavaşça mayalanan becerilerdir. Fakat modern hayat hızlandı, eğitim yavaş kaldı; aileler yoruldu, çocuklar yönsüz kaldı. Sonuçta verim düştü, nitelik dağıldı. “Hazıra alışan zihin, zahmete dirençsiz olur.” Bizim çocuklar ne yazık ki zahmetin öğretici tadını değil, hazza açılan kısa yolların uyuşturan konforunu biliyor. Bugünkü isteksizliğin kaynağı da tam burada yatıyor: Emek kültürünün yerini hız kültürü aldı. İmam Gazâlî’nin “Öğrenmek zahmettir ama cehaletin zahmeti daha büyüktür” uyarısı, bu çağın gençlerine hâlâ tazeliğini koruyan bir nasihat gibidir.
Ülke genelinde yaşanan eğitim eksikliğinin kökleri, bireysel tembellikten değil; kültürel bir dağılmadan besleniyor. Ortak hedeflerimiz küçüldükçe çocukların hedefleri de küçülüyor. Toplum büyük düşünmediğinde, gençler derin düşünemiyor. “Ufku daralan toplumun, gençliği yavaşça solan bir çiçektir.” Mehmet Âkif’in “Doğruluk varsa yükselir millet, yalanla ziyan olur devlet” sözü, aslında eğitimi de içine alan ahlaki bir temel taşır; ahlaki hedef küçüldükçe eğitimin hedefi de küçülür. Bugün o solmanın hüznü var yüzlerde fakat hâlâ diriltilebilecek kadar taze bir umut da var gözlerde. Bu umudu büyütmenin yolu ise eğitim sistemimizi bugünün hızına, ihtiyaçlarına, gerçeklerine göre yeniden dizayn etmekten geçiyor. Nurettin Topçu’nun “Maarif, ruhlara irade terbiyesi vermektir” sözü bu noktada daha büyük bir mana taşır çünkü çağın çocuklarını geleceğe hazırlamak, sadece bilgi değil irade inşa etmeyi gerektirir.
Eğitimdeki eksikliklerin çaresi yalnızca sınav başarısında değil, yaşam disiplininde saklıdır. Çünkü insan, hayatını nasıl yaşıyorsa, dersine de öyle çalışır. Çocuklarımızın zihnini dağıtan ekranlara karşı, gönüllerini toparlayan değerler gerekir. Ailede tutarlılık, okulda rehberlik, eğitimde ise çağın ruhuna uygun bir dönüşüm… Eğitim ancak bu üç ayak üzerinde sağlam durur. “Emanet aldığımız gençliği ihmal edersek, geleceği kaybederiz.” Bu yüzden asıl mesele öğrencilerin eksikliği değil; onlara eksilmeden, çağı anlayarak ve çağı dönüştürerek eşlik edebilme irademizdir. Yunus’un dediği gibi: “Bir ben vardır bende, benden içeri.” Eğitimin görevi o içeriye giden yolu aydınlatmaktır.
Bugün çocuklarımızın ihtiyacı daha çok bilgi değil; daha çok yön, daha çok ilgi, daha çok disiplin ve daha çok anlamdır. Çünkü eğitimin özü şudur: “Zihin bilgiyle aydınlanır, kalp ilgiyle; karakter ise çağın sesini duyan bir eğitimle büyür.” Ve bir ülke ancak bu şekilde köklü geçmişini görklü bir gelecekle buluşturabilir.Formun Üstü
Danyal Süzgün - Konya Şehir Koleji Genel Müdürü
DIĞER HABERLER
-
SUPER MOM — MECBURİ GÜÇ
21 Kasım 2025, 07:41 -
YEZİDİN HARCI ZULÜM, YİĞİDİN BURCU ÖLÜM
21 Kasım 2025, 07:39 -
RASKOLNİKOV YAŞASAYDI
21 Kasım 2025, 07:36 -
BAŞAKŞEHİR ÖZEL OKULLAR BULUŞMASI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
20 Kasım 2025, 22:15 -
ÖZKURBİR’den BİRİKİM Okulları’na Ziyaret
20 Kasım 2025, 20:10 -
Eğitimde Vefa ve Hafıza
20 Kasım 2025, 07:28 -
Hız Çağında Gençliği Yeniden Diriltmek
19 Kasım 2025, 09:00 -
SEVMEK - SEVMEMEK
18 Kasım 2025, 08:35 -
USÛLÎ DÜŞÜNMEK
17 Kasım 2025, 08:29 -
ÖĞRENCİ KAYIT SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN
16 Kasım 2025, 12:31

