Herkes Üniversiteli Olmalı mı? Türkiye ve İngiltere Arasında Bir Yol Ayrımı 19 Haziran 2025, 17:02

Türkiye’de her yıl 2 milyon genç sadece bir sınava hazırlanıyor. Hayatları o sınavla çiziliyor. Peki ya yanlış bir yoldaysak? Türkiye’de üniversiteye girmek, gençler için neredeyse mecburi bir rota haline geldi. Oysa İngiltere’de gençlerin yarısı bile üniversiteyi hedeflemiyor. Neden? Herkes üniversite okumalı mı?
İngiltere’de benzer yaş grubundaki gençlerin yalnızca %45’i üniversite hedefliyor. Kalan büyük çoğunluk ise mesleki eğitime yöneliyor, iş hayatına atılıyor veya başka kariyer yollarına sapıyor. Bu fark bize sadece iki ülkenin eğitim sistemleri arasındaki yapısal farkları değil, aynı zamanda gençliğe, yetenek gelişimine ve meslekî başarıya bakış açılarımızın da ne kadar değiştiğini gösteriyor.
Peki İngiltere bu sistemi nasıl kurgulamış?
Lise Sonrası Eğitim: Her Mezun Üniversiteye Gitmez
İngiltere’de öğrenciler yaklaşık 16 yaşında, zorunlu eğitimi tamamlayıp “Lise Bitirme Sınavları (GCSE)” adı verilen sınavlara giriyorlar. Ancak bu, üniversiteye geçişin başlangıcı değil. İngiltere’de liseyi bitiren her öğrenci, üniversiteye geçmek zorunda değil — sistem bunu zorunlu da kılmıyor.
Lise mezuniyeti sonrası öğrenciler üç temel yoldan birini seçiyor:
1. A-Level adı verilen iki yıllık üniversite hazırlık eğitimi,
2. Mesleki ve teknik kolej programları,
3. Doğrudan iş hayatına geçiş.
A-Level: Universiteye Giriş İçin Odaklı ve Seçmeli Hazırlık
Üniversite hedefleyen öğrenciler, A-Level programına başlıyor. Bu programda her öğrenci kendi ilgi alanına göre genellikle 3-4 ders seçerek derinleşiyor. Bu sayede, gençler daha erken yaşta yönelim kazanıyor, yalnızca üniversiteye değil, hayata da daha bilinçli hazırlanıyor.
2022 yılında GCSE sınavlarını tamamlayan yaklaşık 664 bin öğrencinin yalnızca 300 bini A-Level eğitimine geçti. Yani İngiltere’de üniversite hedefleyenlerin oranı %45 civarında. Türkiye’de ise bu oran %90’ın üzerindedir; çünkü sistem gençleri başka seçeneği kalmamış gibi yalnızca üniversiteye yönlendiriyor.
Az Ama Öz : A-Level Ders Seçimleri
A-Level sisteminin en dikkat çekici yönü, öğrencilerin sınırlı sayıda derse odaklanarak derinleşmesidir. Genellikle öğrenciler 3 ya da 4 ana dersi seçerek bu alanlarda uzmanlaşırlar. Seçtikleri bu dersler, ileride üniversitede okuyacakları bölümlerle doğrudan ilişkilidir. Örneğin tıp okumak isteyen bir öğrenci biyoloji, kimya ve matematik gibi dersleri seçerken, hukuk hedefleyen bir öğrenci tarih, İngilizce ve politika gibi derslere yönelebilir.
Tek Bir Sınav Maratonu Yok
A-Level sınavları genellikle öğrencilerin iki yıllık eğitimlerinin sonunda yapılır. Bu sınavlar farklı günlerde gerçekleştirilir ve her bir dersin sınavı bağımsızdır. Böylece öğrenciler tek bir sınav maratonuna değil, her derse özel olarak hazırlanabildikleri bir sınav takvimine tabi olurlar. Bu da öğrencilerin zaman yönetimini öğrenmeleri ve odaklanmalarını artırmaları açısından oldukça faydalı bir modeldir.
Üniversiteye Geçiş: A-Level Sonrası Eleme
A-Level eğitimi iki yıl sürüyor ve ardından öğrenciler sınavlara giriyor. 2024 yılında bu sınavlara yaklaşık 341 bin öğrenci katıldı. Bu öğrencilerden de yalnızca 279 bin kişi üniversiteye başladı. Yani A-Level’i tamamlayan her öğrenci bile üniversiteye geçemiyor; not ortalaması, tercihler ve kontenjanlar belirleyici oluyor.
Sistemlerin Avantaj ve Dezavantajları
İngiltere modeli:
• Öğrencilere yönelme fırsatı tanır.
• Mesleki eğitim özendirilir, üniversite tek hedef değildir.
• Az derse yoğunlaşma imkânı sunar.
• Seçici ve elemeci yapısıyla bazı öğrencileri erken saf dışı bırakabilir.
Türkiye modeli:
• Üniversite, toplumda tüm bireylerin ulaşabileceği bir hedef olarak sunulur; bu da eğitimde fırsat eşitliği açısından güçlü bir avantajdır.
• Aile ve toplum üniversiteyi “başarı” ile özdeşleştirir.
• Mesleki eğitim hak ettiği değeri bulamaz.
• Gençler, ne istediklerini bilmeden çok sayıda konuyla aynı anda mücadele eder.
Son Söz: Başarı Sadece Diplomayla Ölçülmez
Eğitimi üniversiteye indirgemek, gençliğin potansiyelini sınırlamak demektir. Türkiye’nin bu noktada yeniden düşünmesi gereken şey, herkesin üniversiteli olması mı, yoksa herkesin kendi yolunda ilerleyebilmesi mi daha değerli?
İngiltere’deki üniversiteye geçiş sistemi, öğrencinin ilgi alanlarına odaklanmasını, kendine uygun akademik bir yol seçmesini ve derinlemesine çalışarak gelişmesini hedefleyen bir sistem. Türkiye’deki daha merkezi ve herkesin aynı konulardan sorumlu olduğu yapıdan farklı olarak, İngiltere modeli bireyselliğe alan tanıyor.
İngiltere örneği, eğitimin bireye göre şekillenebileceğini, üniversitenin tek yol olmadığını ve çok daha sağlıklı bir kariyer planlamasının mümkün olduğunu gösteriyor. Belki de artık Türkiye’de de gençlere şunu söylemenin zamanı geldi: “Üniversite şart değil, ama iyi planlama şart.”
Dr. Belma Uysal - Educampus London Kurucusu
DIĞER HABERLER
-
Hami Koç, Eğitim 360 Yönetim Kurulu Toplantısında
19 Haziran 2025, 18:03 -
Herkes Üniversiteli Olmalı mı? Türkiye ve İngiltere Arasında Bir Yol Ayrımı
19 Haziran 2025, 17:02 -
Yaz Tatilinde Akıl, Dikkat ve Neşe Bir Arada!
18 Haziran 2025, 21:29 -
Bu Sınava (LGS) Kim Giriyor?
18 Haziran 2025, 16:30 -
Hami Koç’tan Mustafa Altınsoy’a Ziyaret
17 Haziran 2025, 19:39 -
Yeni Görev, Yeni Başarılar Dileğiyle: Mustafa Tekinalp’e Hayırlı Olsun Ziyareti
17 Haziran 2025, 19:10 -
Boş Tatil Tehlikesi: Dinlenmekle Tembellik Arasındaki İnce Çizgi
17 Haziran 2025, 01:46 -
Kimdir O?
16 Haziran 2025, 19:35 -
Okuma Ödevi: Kitapla Kurulan Sessiz Diyalog
15 Haziran 2025, 14:17 -
"Öğretmene Açık Mektup" — Kalpten Kaleme Bir Sesleniş
14 Haziran 2025, 21:08