Fotoğraflardan Yansıyan Kişilikler 21 Temmuz 2025, 16:19

En nadide ve en özel anlarımızın donmuş kareleridir fotoğraflar. Zaman ve mekan mefhumuyla sınırlandırılmış insan yaşamının zamanlar üstü tanığı. Geçmişle kurduğumuz nostaljik ilişkinin en canlı şahidi…
Kendi bedenlerimize hapsolmuş
acı çeken ruhlarız hepimiz.
.......
Anılar zihinlerimizin izbe ve tozlanmış köşelerinden fotoğraflar sayesinde gün yüzüne çıkar ve ete kemiğe bürünür. Bazı fotoğraflar ki baktığımızda mutluluk verir bizlere. En muzip, en delişmen, en cevval anlarımızı hatırlarız onlar sayesinde
-Bu fotoğrafı çektirdiğimizde sen daha küçücüktün. Teyzen de gelmişti o gün bize. Sen bir sürahi suyu teyzenin üzerine dökmüştün.
Konuşmalara kahkahalarımız eşlik eder. Ve bizler bir yandan fotoğrafa bakıp bir yandan konuşurken, o anları yeniden yaşarız. Geride bıraktığımız ve şimdi birer tatlı anıya dönüşen yaşam kesitlerimiz gözlerimizi yaşartır. Kahkahalarımız, yerini hüzünlü tebessümlere bırakır.
Bazen de unutmak istediğimiz, bilinçaltına ittiğimiz yaşamlarımız, küllenmeye yüz tutmuş acılarımız, onlara kondurduğumuz bir nazarla birlikte gün yüzüne çıkar tekrar. Elimizde bir fotoğraf, gözlerimizden sicim gibi akan yaşlar hayata verilmiş bir poz gibi film karesinde dondurulmayı bekler.
-Baban bu fotoğrafı sen beş yaşındayken çektirmişti. Bir yıl sonra da o hastalığın pençesinde eriyip gitti.
-Babam beni sever miydi anne?
-Seni, kardeşlerini, hepimizi çok severdi, üzerimize titrerdi adeta.
Bakışlar fotoğraftan kaçırılır, ses titremeye başlar, gözler buğulanır. Omuzların titremesi, ardından bedenin sarsılmasıyla kendini gösteren acı, hıçkırıklarla, elem içinde kıvranan ruhtan uzaklaşır. Fotoğraf albümleriyle olan ilişkimiz bir ayin havası içinde bazen meditasyona bazen de bir psikoterapi seansına dönüşür.
Ve kişilikler… Kişilikler objektiflerin kırılgan camlarında bir dönüşüm, bir başkalaşım yaşayarak yerini alır fotoğraf karelerinde. Hiç olmadığımız ve belki de hiç bir zaman olamayacağımız kişilikler ve görüntüler sunmaya çalışırız objektiflere
En suratsız, en itici tiplerimiz en sempatik; en laubalilerimiz en ciddi; en gururlu ve kibirlilerimiz en mütevazı, en komplekslilerimiz en rahat, en muktedir olmayanlarımız en otoriter tavırlarını sunarlar fotoğraflardan bizlere, kendi gerçek kişiliklerini unutup sahte rollere bürünerek.
Onlar ki konuşmaları, hal ve hareketleri film kahramanlarından aşırılmıştır. Hiçbir zaman kendileri olamazlar. Onlar ki bazen seven, bazen nefret eden; bazen mutlu, bazen kızgın; bazen güçlü, bazen zayıf olan çok boyutlu bir karakterden ziyade; tek yönünü ön plana çıkarmış ve bu yönüyle sivrilmiş birer tiptirler. Statülerine uygun rollerle yaşamın içinde debelenip dururlar. Gerçek yaşamın ortasında alabildiğine sanal ve yapaydırlar.
Bu hastalık statü sahiplerimizde daha çok gösterir kendini. İcraatlarıyla, kişilikleriyle dolduramadıkları koltuklarını sahte imajlarla doldurmaya ve yine sağlayamadıkları otoriteyi bu sahte imajlarla sağlamaya çalışırlar. Bu tür fotoğrafların hepsinde istisnasız başlar dik, alınlar kalkık, bakışlar sonsuzluğa saplanmışçasına donuk, eller sıkı sıkıya birbirine kenetli, yüz hatları gergin, bedenler kaskatıdır. Manasız suratlardan yansıyan donuk bakışların ardına nüfuz edebilirseniz oturmamış kişiliklerin iç çatışmalarını, komplekslerini, kendileriyle olan kavgalarını çok rahat görebilirsiniz.
Ah bir kendileri olabilseler, sizinle statüleri, mevki ve makamları üzerinden değil de gerçek kişilikleri üzerinden ilişki kurma yeteneğini kazanabilseler daha sevimli, daha sıcak ve hepsinden önemlisi daha sahici olacaklar. Ancak şimdilik statüleri uğruna yarattıkları sahte imajlardan örülü kafesleri içerisinde daha mutlu görünüyorlar. Ya da en azından öyle sanıyorlar.
Kendi bedenlerine hapsolmuş bir vaziyette kararsız, şaşkın ve azap içinde kıvranıp duruyorlar. Bu tiplere belki de yapılabilecek en büyük iyilik onların sık sık kendi fotoğraflarına bakmalarını sağlamak olacaktır. Belki bu sayede azap içinde kıvranan ruhlarından haberdar olurlar. Belki bu sayede ten kafeslerini, imajlardan örülü parmaklıklarını kırıp özgür ve asude ruhlara dönüşebilirler. Belki bu sayede daha sahici, daha sıcak ve daha sevimli dostlar olabilirler.
-Bir saniye, çekmeyin lütfen!
İrkilip kendine geldiğinde objektifin önünde en sevimli, en güzel en… tavrıyla poz vermeye çalışan müşteriyi fark edebildi.
Acı acı gülümsedi.
Azap içinde kıvranan bir ruh daha, hem de kendi bedeni içinde diye düşündü.
Orada daha fazla kalamayarak dışarıya çıktı. Dışarıda hayat bütün sahiciliği, sıcaklığı ve sevimliliğiyle akmaya devam ediyordu.
Halil ÖZ – Eğitimci Yazar
DIĞER HABERLER
-
Yaz tatilinin sonunda öğrencilere tavsiyeler
16 Ağustos 2025, 16:56 -
Bunaltı
16 Ağustos 2025, 07:25 -
İlk İnsanlar Vahşi Miydi?
15 Ağustos 2025, 06:53 -
Bir Öğrenme Mekanizması Olarak TAKLİD
14 Ağustos 2025, 08:39 -
Vicdanınıza Kayyum mu Atandı?
14 Ağustos 2025, 08:18 -
Hangi Kitapları Okuyalım
13 Ağustos 2025, 09:08 -
GİBİ Serisi 2 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler
12 Ağustos 2025, 09:46 -
İçim Kayıp Mezarlıklar Ülkesi
11 Ağustos 2025, 09:10 -
İstanbul Gazze için yürüdü
10 Ağustos 2025, 09:33 -
Tok Karnına “Bizden” Olmak!
10 Ağustos 2025, 09:20