Birinci Sınıfa Başlama, Okula Hazır Bulunuşluluk 01 Haziran 2025, 22:40

Dünyaya gözlerini açan insan yavrusunun son yıllara kadar ilk eğitimini aldığı aile ocağındaki yıllarla ifade edilen serüveni, gelişen bilgi ve yaşam deneyimleri karşısında hızlı bir değişimi
( okul öncesi eğitimin zorunlu hale gelmesi de uygulamayı kurumsallaştırmıştır) beraberinde getirmiştir. Aileler ( Artık sadece annelerin de çalıştığı aileler değil) çocuklarının daha deneyimli bilgili ve donanımlı olmaları konusundaki talepleri ev dışı eğitim organizasyonlarına sıklıkla yönelmelerine yol açmaktadır. Çünkü ailelerin bilinçli ve kültürlü olmalarının da göstergesi sayılan kurslarla çocuklar ehil olmayan kurumlarda adeta deneme tahtası olmaktadır. Genellikle spor ve sanat alanındaki olan bu kurslarda ticari kaygılar doğal olarak ön planda tutulmaktadır. Bundan dolayı bebeklik sonu deneyimlerde eğitim adına zaman zaman yanlış tespit ve uygulamalar yaşanmaktadır. Küçük yaştaki çocukların eğitimdeki bu başıboşluk sonucunda sağlıklı bir eğitim basmağı deneyimini zorlaştırmaktadır.
Bir çok deneyime sahip ama hiç birisinde hedeflere ulaşmamış olan küçük çocukların okul öncesi eğitim süreçleri de sekteye uğramaktadır. Çünkü yapılandırmacı yaklaşımda yaşanan bir önceki deneyimler sonraki aşamada devreye girmektedir. Ama bu durumda aday öğrenci yaşadığı süreçlerden çıkarımlar sağlayamamaktadır. Zincirleme olarak takip edildiğinde birinci sınıfa hazır bulunuşlulukta da ciddi çatışmalar yaşanmaktadır.
Yaşanan ya da yaşanması muhtemel sorunlar;
- Okumayı öğrenmiş ama yazmada ciddi uyum süreci yaşayan aday öğrenci,
- Yazmayı da bildiği düşünülen ama yazma disiplininden ciddi anlamda uzak ve yapılan rehberlikte de zorlukla mesafe alınan çocuklar,
- Sosyal yönüyle aktif olduğundan dolayı akademik sürecinde yüksek oranda aktif olması beklenen çocuklar,
- Devam ettiği kültürel programlarıyla bir arada götürülmeye çalışılan okuma yazma sürecindeki ciddi baskılar yaşayan çocuklar,
- Salt kronolojik yaşına bakılarak karar verilerek duygusal travmalar yaşatılan çocuklar,
- Özelikle okuma yazma sürecini zeka ve başarı göstergesi sayan aileler tarafından örselenen çocuklar şeklinde sıralayabiliriz.
Çocuk ve aile dışında kurumsal bazdaki sorunları da göz ardı etmememiz gerekir. Özellikle eğitimdeki en önemli enstrüman olan eğitimcinin alan hakimiyetindeki zayıflığını da göz önünde tutmalıyız Ülkemizde 72 ayını doldurmuş her çocuk, otomatikman birinci sınıfa kaydedilen aday öğrencidir. Bu durumda veliler çocuklarını birinci sınıfa kaydettirmektedir. Eğitimin en önemli basamağı olan bu dönemin insanın hayatında silinmez izleri ve alışkanlıkları tetiklediği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda belki de en hassas en seçici ve en bilinçli tercihin yapılması gereken bir dönem olduğu düşüncesi yadsınamaz bir gerçektir. Birinci sınıf deneyimi insanın nelerini etkilemez ki…
Akademik alışkanlıklardan okuma yazma kültürünü şekillendirir. Okumayı sevmek de nefret etmek de bu ilk deneyimlerde şekillenmektedir. Sosyal becerimizi , beslenme alışkanlıklarımızı , oyun ve eğlence kültürümüzü , değer duygusu ve kişisel farkındalığımızı vb bir çok kazanımı hayat geçirdiğimiz ilk basamaktır ilkokula başladığımız yıllar. Eğitim basamağının böylesi hayatiyete sahip olan bu basamağında tekrar tekrar düşünmek gerek. Bunun için öğrencinin okula hazır bulunuşluluğuna açıklamalara geçmeden önce bekli de ilk planlanıp düzenleme yapılması gereken olayın eğitimciye ait olmasıdır. Doğru şoförünüz varsa yolculuğunuz çok daha emin ve güvenli yolunuz da o denli kısa olur.
Sınıf öğretmeni dendiğinde birinci sınıftan alıp beşinci sınıfta mezun eden kişi aklımıza gelir. Bu eğitim çevrimi özellikle eğitim sistemimizin yıllarca tartışılmayan uygulama gerçeklerinden biri ola gelmiştir.. Değişen toplum ihtiyaçları, eğitimdeki modern uygulamalar ve birey olma algısındaki yenilenen vizyon her şey de olduğu gibi eğitim alanında da bir çok yeni ihtiyaç ve uygulamayı gündeme getirmiştir.
Bilgi teknolojileri, öğrenme ortamları, gittikçe bireyselleşen insan anlayışı eğitimin en önemli enstrümanı olan öğretmen üzerinde de yeniden düşünmeyi gerekli kılmaktadır. Böylesine önemli bir basamak olan birinci sınıfı , öğretmen çerçevesinde de yeniden yapılandırmak gerekir. Çünkü yıllar içinde gördüm ki birinci sınıf öğretmeni fazlasıyla esnek ve sürekli yenilenen donanıma ihtiyaç duymaktadır. Özellikle alan bilgisi uzmanlık düzeyinde olması zorunluluğu okuma yazma sürecinde daha az sorunlar yaşanmasını sağlamaktadır. Aslında yıllarca uygulanan sınıf öğretmenliği, meslektaşlarımız arasında da tartışılmaktadır.
Aslında bu konuda ne bakanlık düzeyinde ne de akademik çevrelerde uzman birinci sınıf öğretmenliği konusunda hiçbir çalışma yapılmış değil. Gerçi son yıllarda sınıf öğretmeliği iki bölümde tartışılmaya başlandı. 1,2 ve 3. Sınıflar Birinci basamak 4 ve 5. Sınıf ikinci basamak olarak iki ayrı sınıf öğretmeliği üzerinde tartışmalar devam ediyor. Öyle ki özel sektördeki kurumlar sınıf öğretmenliği uygulamalarını 1,2,3 bir sınıf öğretmeni 4, 5 başka bir sınıf öğretmeni şeklinde sürdürmektedirler. Teklifimiz sınıf öğretmenliğini 1+2+2 şeklinde tartışılmasıdır. Aslında okul öncesinin zorunlu olmasından sonra tartışılmasını arzu ettiğimiz; ana sınıfı ve birinci sınıfları birbirini takip eden devamlılığı olan ilk basamak olarak görülmesinin uygulamasının ne olacağı konusudur. Böylelikle ilköğretimin ilk basamağının altı yaş gurubu olarak başlatılmasıdır. Öğrenci, ön okul olan altı yaş grubu sınıfındaki profesyonel plan ve uygulamalarla sorunsuz ve kolaylıkla birinci sınıfa hazır bulunuşluluğunu da sağlanmış olacaktır. Gerçi şu andaki okul öncesi eğitimdeki altı yaş programı da bunu amaçlıyor gibi gözükse de yine ilköğretim müfredatı çerçevesinde değerlendirilmesinde yarar olduğunu düşünmekteyiz. Bu şimdilik bir temennidir.
Okula Hazır Bulunuşluluk Değerlendirmeleri
Kavramsal olarak baktığımızda bile ülkemiz eğitimi açısından kabul edilmiş bir tanım yoktur. Bir kısım akademisyenler de okul olgunluğu demektedir.
Profesyonel çalışan kimi kuruluşlar Okul olgunluğu kavramını çeviri olan Metropolitan Okul Olgunluğu Testi olarak uygulamaktadır. Bu çerçevede 0- 6 yaş gurubu çocuklar için sade okul olgunluğu anlamında değil zeka ve kişilik testleri başlığı altında bir dolu test ve değerlendirmeden bahsedilebilir. Bu bahsedilen testlerin tamamı yabancı kaynaklı çeviri esasına dayalı yerelleştirilmiş denilen testlerden oluşmaktadır.
Öncelikle birinci sınıfa başlayacak aday öğrenci için gündeme getirilen uygulama ve değerlendirmeler eğitim camiasında ortak bir karar oluşturamamıştır. Çünkü birçok eğitimci birinci sınıfa başlayacak olan öğrencinin değerlendirilemeyeceğini savunmaktadır.Bir çoğu ise böylesine bir değerlendirmenin pratikte fazla yararı olmayacağını düşünmektedir. Ama birinci sınıfa çocuğu başlayacak olan velilerin sıklıkla okula başlama kaygısı yaşadığı da bir gerçektir. Hatta bu konuda özel okullar resmi okulların bir adım önüne geçmiştir. Konu ile ilgili olarak akademisyenlerden seminerler almakta hatta kaydedeceği öğrenciye ön görüşmeler değerlendirmeler vb. uygulamalarla okula hazır bulunuşlulukla ilgili gündem oluşturmaktadırlar.
Özel okullar alacağı öğrenci kontenjanlarında ki sınırdan dolayı birinci sınıf aday öğrenciler içinde seçim yapma ihtiyacı duymaktadır. Ama bu seçimi kanaatimize göre yanılma payının çok yüksek olacağı mülakat gibi esnek, standardı olmayan bir uygulama ile yapmaları özellikle aday öğrenci açısından olumsuz sonuçlar doğurması muhtemeldir. Mülakatı kaybetmiş bir öğrenci ve onun anne babasının yaşayacağı duygu iç açıcı olmayacaktır. Kurumların okul olgunluğu değerlendirmesi üzerine ciddi profesyonel ve uzmanlık alanı perspektifiyle yapmalıdır. Bu ülkemiz eğitimi açısından da sevindirici olacaktır. Bunun için kurumlar, kişisel yorum ve değerlendirmelere meydan vermeden hazırlıklar yapması gerekmektedir. Bakanlık ve üniversiteler düzeyinde programlar hazırlanmalıdır. Bu çerçevede pratik uygulama yapan özel kurumlar çalışmaları konusunda şeffaf olmalıdır. Temennimiz odur ki öğrenci ön okuldan bir üst eğitim basamağına okul olgunluğu değerlendirilmesi sonucunda devam etsin.
Okul Olgunluğunun Önemi?
Ülkemizde bir öğrencinin okul olgunluğu ancak yaşanan bir sorunda yada kaygıda gündeme gelmektedir. Böylesi durumlarda aile endişeli karasızlık içindedir.
- Acaba çocuğumuz okula hazır mı?
- Okuma yazmayı ya öğrenemezse !
- Yaşıtlarından çok küçük görünüyor okulda ezilecek diye kaygılıyız.
- Ana sınıfında da uyum sorunu yaşamıştı.
- Dikkatini toplayamıyor.
- Sorumluluk alabileceğinden kuşkuluyuz.
- Acaba bir yıl daha anasınıfına mı yollasak.?
- Bünyesi çok zayıf
- Okula alışabilecek mi?
Gibi sayısız soru ve sorun ihtimalleri velilerin çelişkiye düşmesine yol açmaktadır. Bazen veliler tam tersi psikoloji yaşadığı da olmaktadır. Okul olgunluğu konusunda çocuklarının anaokuluna gitmeden birinci sınıfa hazır olduğu kararını bile vermektedirler. Yıllar içinde edindiğimiz deneyim ve gözlemlere dayanarak bu konuda şunları söyleyebiliriz.
- Birinci sınıf diğer sınıflardan ciddi anlamda farklı ve özeldir.
- Velinin çocuğuyla ilgili duyduğu kaygı eşiği bu sınıfta çok yüksektir.
- Veli çocuğunun yaşını doldurmuş olmasını eskisi gibi yeterli görmemektedir.
- Okul olgunluğu konusunda tek başına takvim her zaman belirleyici olamamaktadır.
- Çocuğun duygusal yaşı zeka yaşı gibi etkenlerde ciddi anlamda okul olgunluğunu etkilemektedir.
- Fiziksel muayene sonuçları bile okul olgunlunu etkiler.
- Ana sınıfı eğitimi okul olgunluğu açısından göz ardı edilmememsi gereken bir farktır.
- Okula başlayacak olan öğrencinin yaşadığı bölgesel ve kültürel farklılıklar bile okul olgunluğunu etkileyen faktörlerdendir.
Birinci sınıfa başlayacak olan öğrenciyi ehliyet kursuna giden bir sürücü adayına benzetebiliriz. Bir sürü bilgi edinmesi gerekmekte yanı sıra direksiyon eğitimi almakta fiili fiziksel bir efor sarf etmektedir. Ve daha önce hiç yaşamadığı bir kazanımla şoför koltuğuna oturacaktır. Bu çerçevede benzetmeye devam ederek şu tespiti de yapmakta yarar görüyoruz. Okuma yazma öğrenme çalışkanlık ya da zeka göstergesi gibi asla algılanmamalı ciddi fiziksel ve psikolojik bir engel yoksa her çocuğun okur yazar olacağına inanmak gerekmektedir. Düşünsenize ehliyet alanların hepsi zeka katsayısı olarak aynı düzeyde midir? Tabi ki hayır!
Buna rağmen okul olgunluğu konusunda neden ısrarcıyız? Çünkü birinci sınıf sadece okuma yazmanın öğrenildiği teknik bir süreç değildir. Okul olgunluğu önemlidir. Çünkü yanlış bir karar sonucunda okula başlayan bir öğrenci için asla geri dönüş telafisi olamaz. Birinci sınıfa başlatılan bir öğrencinin hazır değilmiş denip bir ay sonra ana sınıfına alınmasın nasıl bir travma yaratacağını sanırım düşünmesi bile rahatsız edicidir. Onu niçin her öğrenci için doğru yerde doğru zamanda doğru karar ( adım) prensibi çerçevesinde değerlendirilme yapılmalıdır. Bu arada yeri gelmişken bahsedilen travmatik durumu tersinden düşündüğümüzde durum o kadar düzeltilemez değildir. Değerlendirmeler sonucunda anasınıfına devamı karar verilen bir öğrenci için bir ay sonra yanlış kara verildiği tespit edilirse öğrencinin birinci sınıfa geçirilmesi çok ciddi travmaya sebep olmayacaktır. Buradaki en temel çıkış noktamız birinci sınıfa erken başlatılıp başlatılmamsı noktasındır. Eğitimde erken çıkışların telafisi çok zordur.
Okul Olgunluğunu Nasıl Belirleyeceğiz?
Bu konuda çalışma yada uygulama yapan kurumlara yapacağımız en temel eleştiri, değerlendirmeleri çok dar eksenli yapmalarıdır. Resmi kurumların aday öğrencilerle ilgili böyle bir süreci ülkemiz için henüz gündemde değildir. Öğrencinin okulu nüfus kayıt bilgilerine göre belirlenmekte ve resmi kayıt için verilen zaman içinde velisinin öğrenciyi belirlenen okula kayıt ettirmesi gerekmektedir. Hiç kimse öğrenci okula hazır mı değimli diye sormamaktadır. Bu sebeple okul olgunluğu öncelikle özel kurumların gündemindedir.
Özel kurumların belirli aylardaki kayıt başlatmalarına paralel olarak birinci sınıf kontenjanlarını doldurmada “okul olgunluğu değerlendirmeleri “ gündeme getirmektedir. Uygulamalar kurumdan kuruma değişiklik göstermektedir. Kimi kurumlar öğrencinin okul olgunluğunu mülakatla belirmeyi tercih ederler. Rehberlik servislerinden etkin faydalanan kurumlarda mülakatı tercih ederler. Bazı kurumlar okul olgunluğu test uygulaması yaparlar. Farklı uygulama yapan kurumlar da bulunmaktadır.
Okul olgunluğu konusunda yapılan çalışmaların eleştirilecek en önemli yanı bizzat öğrenciyi sınıfta okutacak öğretmenden görüş alınmayışıdır. Akademik etiketi ne olursa olsun bir akademisyenin vereceği karar bu konuda nihayi ve belirleyici olmamalıdır. Ya da okul idarecilerinin rehberlik öğretmeni ile birlikte sözlü bir sohbet sonucunda kara vermesinin de yanıltıcı olacağını düşünmekteyiz. Yıllarca birinci sınıfları kesintisiz okutan bir eğitimci olarak bu kararı deneyimlerime dayanarak tek başına vermeyi bile doğru bulmamaktayım.
Okul olgunluğu belirlenirken kesinlikle birbiriyle koordineli çalışan ekip oluşturulmalıdır. Bu ekipte: Çocuk doktoru, Rehberlik uzmanı, Sınıf öğretmeni mutlaka bulunmalıdır. Üç uzmanın değerlendirmesi sonucunda yorumlarında belirtildiği yönlendirme uygunluğu raporlandırılmalıdır.
En önemlisi de kurumlar bunu sadece kendi öğrenci adaylarını belirlemek için yaptıkları lokal bir çalışma olarak değil isteyen velilere sunulan bir uygulama olarak yapmalıdır.
Ekipteki uzmanların çalışmalarının ayrıntıları
Çocuk doktoru: Aday öğrencinin fiziksel muayenesinin yapıp okula engel bir durumun olup olmadığını tespit eder. Görme, işitme, sinirsel vb gibi ve fiziksel gelişim durumunun tespit edilerek varsa tedavi süreci önlem alınır.
Rehberlik uzmanı: Aday öğrencinin kişilik ve zeka test uygulamalarını yapar. Kuşkulu durumlarda profesyonel bir yönlendirme yaparak öğrenci adayının muhtemel sorunlarına erkenden müdahale edilmesini sağlar.
Sınıf öğretmeni: Aday öğrencinin sınıftaki öğrenci portresine uygunluğunu değerlendirir. Bunun için hazırlanmış ölçütleri kullanır. Okuma yazma, sayısal bilgi düzeyi, ifade becerisi, el kas koordinasyonu, öz bakım becerisi, düzeylerini belirler. ( özellikle sınıf öğretmenin yapacağı değerlendirme uygulamaları uzman birinci sınıf öğretmenin deneyimleriyle oluşturulmuştur.)
Belki de bu açıklama herkes için pratiği olmayan bir çalışma algısını yaratacaktır. Belirtilen uygulama teklifi salt bir teklif değildir denenmiş uygulamadır. Ölçütlerle ilgili örnek ve uygulamaları bu aşamada paylaşmıyoruz. Amacımız okul olgunluğu konusunda gündem oluşturmak. Eğitimciler olarak alışkanlıklarımızın değil gelişimi sağlayan değişimlerin yolcusu olduğumuzu ifade etmektir.
Mutalip Hasdemir / Genel Müdür
DIĞER HABERLER
-
e-Beveyn Olmak
03 Haziran 2025, 00:45 -
Köklerden Geleceğe: Eğitimde Zihniyet Dönüşümü
02 Haziran 2025, 22:47 -
Birinci Sınıfa Başlama, Okula Hazır Bulunuşluluk
01 Haziran 2025, 22:40 -
Geleceğin Meslekleri ve Üniversite Adaylarına Yol Gösteren Tavsiyeler
01 Haziran 2025, 01:10 -
YKS’de Son Düzlük: Şimdi Pes Etmek Yok, Hedefe Koşma Zamanı!
30 Mayıs 2025, 22:31 -
Eğitimin Geleceğini Yapay Zeka ile Şekillendiriyor
30 Mayıs 2025, 05:56 -
İTO Eğitim Meclisi, Mayıs Ayı Toplantısını Gerçekleştirdi!
29 Mayıs 2025, 01:56 -
ÖZKURBİR Yönetim Kurulu İstanbul'da Toplandı!
27 Mayıs 2025, 22:08 -
Kıbrıs'ta önemli eğitim buluşması
25 Mayıs 2025, 09:25 -
İsrail'in Filistin'de Gerçekleştirdiği Soykırım Vahşetini Şiddetle Lanetliyoruz!
19 Mayıs 2025, 10:25