Analitik düşünce ve Analiz Kabiliyeti 19 Temmuz 2025, 11:31

Son yıllarda anne-babalardan “bu çocukta hiç düşünce ve mantıklı davranış yok, kafasına göre takılıyor, sorumluluk bilinci oluşmamış” gibi sözlerin yanı sıra, “aslında zeki ama kullanmıyor, olaylar arasında ilişki kuramıyor, okuduğunu anlamıyor ve dolayısıyla başarılı olamıyor” gibi cümleler de duyuyoruz. Ayrıca, özellikle gençler için “koca adam oldu hala bir hayat felsefesi oluşmadı, mantıklı düşünemiyor, hayatında bir düzen kuramadı” gibi yakınmalar da duymaktayız
”Okuma yazma bilmeyen Hz. Peygamber (AS) efendimize Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetleri olan “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti. (Alak sûresi, 1-5)” ayetlerinin nazil olmasını gençlik yıllarımda uzunca bir süre çok anlamlandıramamıştım. Ama daha sonra Hz. Peygamber (AS) efendimizin hayatını okuyunca bu ayetler öyle anlamlı bir hale gelmişti ki analitik düşüncem ve analiz etme gücümün geliştiğini hissetmiştim. Zira Hz. Peygamber (AS) efendimiz bu ayetlerden sonra hem korkmuş ve hem de derin düşüncelere dalmıştı. Muhtemeldir ki duygu ve düşünce dünyasında büyük bir beyin fırtınası yaşamış ve akabinde hayatının her alanında son derece analitik düşünceye dayalı muhteşem bir analiz kabiliyeti oluşmuştu.
İnsan hayatı yaşarken birçok kararları ve kritik dönemlerdeki davranışlarını duyguları (kalbi) ve aklı arasında yaşadığı çelişkilerle mücadele ederek almak durumunda kalmaktadır. Aslında hem duygularımız ve hem de aklımız hayatımızın her aşamasında olmalı ve fakat sağlıklı kararlar almamız için vasat bir yol bulmamız gerekmektedir. Yani duygularımız ve aklımızın eş zamanlı bir şekilde çalışması ve bizim bunların tabiri caizse ortalamasını almamız gerekmektedir. Bu insanın düşünce sisteminin temelini oluşturmalıdır diye düşünüyorum. Bunun sağlanması için yaratılmış tüm varlıkları analitik bir düşünce ile analiz ederek başaran insanlar hem daha özgüvenli olur ve hem de kararlarında daha sağlıklı sonuçlarla karşılaşırlar. Matematiksel zekânın eşit olmasa dahi her insanda olduğunu ve geliştirilerek hayatımızın her alanında kullanıldığını düşünüyorum. Matematiksel zekâ sadece sayılarla yapılan işlem yeteneği olarak düşünülmemelidir. Hayatı ve yaratılmışları yorumlamada kullanılan en önemli zekâ türüdür. Platon “Geometri bilmeyen giremez” derken matematiksel düşünmeyenlerden ziyade mantıklı ve analitik düşünmeyenleri kastetmiştir aslında. Bu zekâ türü insanların olayları ve kavramları yorumlamasında ve hayat felsefelerini oluşturmalarında çok önemli bir yere sahiptir. Fakat bu söylem sadece matematiksel zekânın tek başına yeterli olacağı anlamına gelmemelidir. Aksi halde “Oku” emri tam olarak anlamlı hale gelmeyecektir. Analitik düşüncenin geliştiği kişiler ve toplumlar analiz yeteneklerinin de doğru orantılı bir şekilde gelişmesiyle hem sosyolojik ve hem de psikolojik anlamda gelişim göstereceklerdir. Bu açıdan toplumlar eğitim sistemlerini dizayn ederken müfredatları ve uygulamalarını buna göre hazırlamalı ve mantığı sadece sayısal dersler için değil tüm alanlara taşımalıdır. Bu sadece ilköğretim ve ortaöğretim okullarında değil aynı zamanda üniversitelerde tüm bölümler için düşünülmelidir. Sadece fen-matematik, tıp-sağlık bilimleri ve mühendislik gibi sayısal bölümler değil hukuk başta olmak üzere tüm sosyal bölümler için de bu geçerli olmalıdır. Hem teknolojik ve hem de sosyolojik anlamda güçlü bir toplum olmak için analitik düşünce ve analiz etme yeteneğinin tüm eğitim süreçlerimize sirayet etmesi elzemdir. Bu anlamda, tüm eğitim müfredatlarımız gözden geçirilmeli ve iyileştirmeler yapılmalıdır. Bununla birlikte özellikle de son zamanlarda hayatımızı büyük ölçüde etkileyen sosyal medya başta olmak üzere toplumun tüm eğitim süreçlerinde çocuklarımızın analitik düşünmesini engelleyen dış etmenlerden çocuklarımızı korumak ve uzak tutmak için önlemler alınmalıdır. Bu sadece anne-babalar ve eğitimcilerin görevi değil aynı zamanda tüm kurumlarıyla devletimizin en öncelikli görevlerinden biri olmalıdır. Zira zihinlerdeki gereksiz meşguliyetler çocuklarımızın analitik düşünme ve analiz etme yeteneğinin önüne geçecek ve hatta çok büyük engeller oluşturacaktır. Hayatın gerçekleri er geç çocuklarımızın karşısına çıktığında maalesef büyük bir yıkım yaşanması güçlü bir ihtimaldir. Bu sorumluluk sadece anne-babalara yüklenemez. Zamanımızda bu anlamda tüm anne-babalar büyük bir çıkmazın içinde olup, çocuklarının problemleri karşısında çoğu zaman aciz durumda kalabilmektedirler. Devletimizin kurumları bu problemleri göz önünde bulundurarak ailelerin de içerisinde bulunacağı özellikle okuma alışkanlığını kazandıracak ve analitik düşünceyi geliştirecek çözüm mekanizmaları oluşturmalıdır.
Prof. Dr. Erdinç Dündar - Afyon Kocatepe Üniversitesi
DIĞER HABERLER
-
İstanbul Gazze için yürüdü
10 Ağustos 2025, 09:33 -
Tok Karnına “Bizden” Olmak!
10 Ağustos 2025, 09:20 -
Boykot Bir Seçim Değil, Mecburiyettir.
09 Ağustos 2025, 08:23 -
Öğretmen Yetiştirme Politikamız ve Hizmet İçi Eğitimler
07 Ağustos 2025, 22:43 -
GİBİ Serisi 1 - Geleceğin Eğitimi, Eğitimin Geleceği, Öngörüler
07 Ağustos 2025, 09:59 -
AnneSPİRİN
06 Ağustos 2025, 08:14 -
İnsan Ne Kadar Farklı Bir Varlık?
05 Ağustos 2025, 10:21 -
Alev Alatlı
04 Ağustos 2025, 06:18 -
Bir Sınıfın Kalbine Giden Yol
04 Ağustos 2025, 05:46 -
Tercihler Devam Ediyor Da; Herkes Üniversite Okumalı Mı?
03 Ağustos 2025, 07:55